Astrolojinin insanların hayatı üzerindeki etkiyi anlamak için astronomi ve fizik bilgisinden yararlanılır. Sayısız katmandan oluştuğu var sayılan evren aslında, akıl almaz boyutta bir enerji kütlesi olarak tanımlanabilir. Bu yoğun enerji, sürekli olarak frekans ve titreşimler yayar ve bu kozmik enerji dalgaları, evrendeki her yere yayıldıkları gibi Dünya'ya da ulaşırlar.
Bu dalgaların, beynimizin farklı bölümleri üzerinde doğrudan etkisi olduğu bilinen bir gerçek, özellikle de gök cisimlerinin kişinin doğduğu tarihteki konumlarıyla şekillenen kozmik dalgaların frekans ve enerjileri, gelişmeye hazır insan beyni üzerinde gelişim süreci boyunca ve sonrasında kişinin davranışlarını etkileyecek değişikliklere sebep oluyorlar.
Aynı Burca Sahip İnsanlar Neden Benzerdir veya Değildir?
Aynı günde ya da zaman diliminde doğan bireylerin, doğum esnasında korunmasız olan ve kolayca etkilenmeye açık Koginitif beyinlerinde benzer değişiklikler meydana geldiğinden Prefrontal korteks ve Limbik merkezlerdeki davranışları düzenleyen duyarlı bölgeler, aynı davranışlara eğilim gösterecek şekilde etkilenirler.Burç sistemleri; en geç gelişen beyin bölgelerinden biri olma özelliğine sahip, duygu ve düşüncelerimizden iletişim ve sosyal becerilere kadar pek çok işlevi kontrol eden prefrontal korteksi ve frontal beyin korteksini, ayrıca empati ve kısa süreli hafıza gibi alanlarda rol oynayan limbik merkezleri incelerler aslında.
Yükselen burcun en az güneş burcu kadar önemli kabul edilmesinin sebebi de, aslında yükselen burcunuzun gök cisimlerinin doğumunuz esnasındaki konumlarıyla ilgili önemli bilgiler içermesidir, zira yükselen burcunuz; doğduğunuz yerin de hesaba katıldığı bir formülasyondur. Sadece yükselen noktası değil, bu durum bütün gezegenler için geçerlidir. Bütün gezegenlerin lokasyonları ve hangi burca düşmüş olmaları sizi etkiler (örneğin Merkür'ün Başak'ta, Ay'ın Yay'da olması gibi).
Aynı burca sahip bireylerde ise yine benzer sebeplerden dolayı her zaman aynı karakter özelliklerine rastlanmayabilir. Aynı zaman diliminin başında ve sonunda ve kişinin doğduğu yerden saate kadar pek çok etmen, beyindeki frontal korteksleri etkileyen titreşimleri büyük ölçüde şekillendirerek kişiye özel kılar. Bu sebeple yalnızca 12 Zodyak burcunu temel alan yorumlamalar yerine kişiye özel hesaplar, gerçekten de geçmiş, şimdi ve geleceğin yanı sıra bireyin kişisel özellikleri hakkında daha spesifik ve doğrudur.
Bazı astrologlar, evrende muazzam bir senkronizasyon ve harmoni olduğunu belirtirken, her şeyin mükemmel bir zamanlamayla işlediğini ama karmik amnezi sayesinde kişinin bilinçlilik halinde bunun farkında olmadığını öne sürüyorlar. Bu mükemmel düzen sayesinde bir bilinmeyen olan gelecekle ilgili veriler elde edilebildiği gibi, gerçekleşen her şeyin birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğu fikrinin üzerinde duruluyor. Karma inancında, anılarımızın ve deneyimlerimizin üzerine çekili olduğu hayal edilen ve bizim şimdiki yaşamımıza odaklanmamızı sağlayan bir perde tasvir edilir. Bu karmik amnezi olarak isimlendirilen perde alt benliklerimizi birbirinden ayırma işlevi görürken; üst benliğimiz daima sabit kalır.
Bilimsellik Durumu
Amerika Ulusal Bilim Vakfı’nın yaptığı "astroloji bir bilim midir, yoksa bir batıl inanç mı?" sorusunun yöneltildiği bir ankette, cevap verenlerden %41’i, astrolojiyi oldukça bilimsel ya da büyük ölçüde bilimsel bulduklarını belirtmiş. Özellikle 2000’li yıllarda astrolojiye olan inancın yaygınlaştığı ve bir bilim dalı olarak görülmeye başlandığı da bilinen bir gerçek. Başımıza gelen ya da evrende gerçekleşen her şeyin farklı zaman boyutlarıyla birbirine bağlı olduğu fikrine ek olarak öne çıkan mükemmel düzen iddiası, hem atom altı parçacıkların yanı sıra gözlemlenemeyen sistemlerin davranışlarını temel kabul eden ve insanı da esas alan kuantum fiziğinin bulgularıyla örtüşürken, hem de tek tanrılı dinlerin kusursuz yaratıcı ve evren algısıyla aynı temele dayanıyor.
Bilim insanlarının ve astrolojiye inanmayan çoğu insanın öne sürdüğü görüşse, astrolojinin asla bilimsel metot standartlarına erişemeyeceği yönünde, zira bilinmeyen ve test edilemeyecek çok fazla değişken mevcut astrolojiyle ilgili.
Burada önemli bir detayıysa es geçmemek gerek: psikoloji de 1900’lerin başlarına kadar bilim olarak kabul edilmiyordu.
Benjamin Franklin Bir Astrologdu
Astroloji yüzyıllar boyunca krallar, din adamları ve önemli tarihi figürler tarafından kullanılmıştır.
Benjamin Franklin’in Amerika Birleşik Devleti’nin ilk dönemlerinde önemli toplantıların yapılacağı ya da anlaşmaların imzalanacağı zamanları astrolojiyi kullanarak belirlediği biliniyor. Üstelik bunun için bir astroloğa danışmaya da gerek görmüyor, çünkü kendisi tarih boyunca çalışmalarının detaylılığı ve gerçekliğe uygunluğuyla bilinen en iyi astrologlardan biriydi!
Astrolojiyle yakından ilgilenen bir diğer Amerikan başkanıysa 1981-1990 yılları arasında görev yapan Ronald Reagan. Joan Quigley isimli bir astrologdan tavsiyeler alan Reagan, The New York Post’un "Astrolog Beyaz Saray’ı Yönetiyor" manşetli makalesi de dahil olmak üzere geniş tepkiye sebep oldu. 19. Yüzyılın sonları ve 20. Yüzyılın başlarında Amerikan finans ve endüstri sektörlerini domine eden John Pierpont Morgan ise “Milyonerler astrologları kullanmaz, ama milyarderler kullanır.” sözleriyle büyük tepkiye sebep olmuş bir finansçı/iş adamı. Sonuç olarak altının çizilmesi gereken nokta, astrolojinin sadece internetten hızlıca kontrol ettiğiniz günlük burç yorumlarından ibaret olmadığı, aksine sayıları ve astronomiyi kullanarak matematiksel hesaplar ve formülasyonlar yoluyla elde edilen verilere işaret ettiği.
Mental Sağlık ve Astroloji
Bilim insanları, şizofrenlerin Şubat/Mart doğum günlerine sahip olma olasılıklarının diğer aylardan daha yüksek olduğunu buldular. Balık burcunda bu oran istatistiksel olarak kesinlikle daha fazla.
Daha sonra bilim insanları bipolar bozukluk için de benzer bir istatistik buldular; kış ve ilkbaharın başlarında doğanlarda daha yaygın. Kova, Balık ve Koç.
Nisan-Haziran aylarında doğan insanlarda en çok intihar oranı var. Disleksi, yaz bebeklerinde daha güçlü olabilir.
Japonlar tarafından yapılan çalışmaya göre, Aralık'tan Şubat'a kadar doğan insanların daha az yumuşak başlı kişiliklere sahipler. Yay, Oğlak ve Kova burçlarına denk geliyor.
İsveç'te yapılan bir araştırmada (en azından kadınlarda), Şubat-Mart-Nisan doğum günlerinin yenilik ve macera arayışının artmasına neden olduğu bulundu. Kova, Balık ve Koç burçlarına denk geliyor.
Bir başka çalışma da, yaz doğumlu erkeklerin daha az vicdanlı olduğu bildirildi. Bu kategoriye en çok İkizler ve Aslan doğumlular düşüyor.